13 Mart 2017 Pazartesi

Sandık


Zamanın kokusu alıp götürür insanı,
Manzaraya dalmış ama gördüğü o değilken...
Eski, çok eski zamandan kalma
Nakaratı şöyle böyle, hafızada bir pop şarkısı.
Hani dans bile uydurduğumuz.

Zihnimin derinlerinden ara ara çıkagelen, minik çerçeveler içinde bazı anılarım.
Kah bir kahkaha, kah bir koşuşturma anı.

Müsamerelerde anlamsızca, ama bir o kadar heyecanlı sahneler,
Nabzı şakaklarına vururken insanın...


Bayramlarda yavaş yavaş eksilirken gezilen kapılar
ne denli yorulurduk öncesinde,
tesellimiz toplanan harçlıklarla; yenen tatlılardı çoğu zaman,
Aliye teyze ne kadar dikkat etse de; 
Bu bayram da çok kaçırdı.

Naftalin kokusunda ne gelir insanın aklına
Hele o sandık yok mu?
Yatak odalarının bir köşesine saklanmış duran,

İlk fırsatta gizlice açılacak olan.

Hiç çözemedim o kocaman radyo işini,
Frekansı bir türlü tutturamadık;

Her an biri gelecekmiş gibi
Karıştırdığımız büfe dolaplarından ödülümüz belli: çikolatalar...