27 Mayıs 2013 Pazartesi

Kapı Hakkı


Kimi zaman küçük bir tren vagonu götürür anıların derinliğine,
kimi zaman saçları kırışmış, bir gözü bozulmuş bebek...
Ha kapandı, ha açılacak...

Az evvelmiş gibi taze, daha dün gibi acı diz yaraları.

Biraz havası sönmüş plastik topun,
hafif de çizgileri silinmiş;

ama koca dünyayı toplar bir araya... 
Aşağı mahalleden,
yan sokaktan koşar bizimkiler.

''-Anne biraz daha kalayım n'olur?'' yakarışları...
''-Babam geldi, görüşürüz!'' koşuşturmacaları ile geçerdi saatler.

Bazen de olur ya;

Akşam ezanıyla son bulurdu... 

sokaklar tozlu.
sokaklar dingin.




Yaz kokusu havaya uğradı mı, sokağa düşerdik ya hani... 
işte böyle bir akşam ertesi idi,

oyuncak dikiş makinemin pili bittiğinde.

Oyun çoktu bize.
Ha sokakta, ha bahçede;

bazı ev gezmelerinde...

Oyuncak dolu sepet, boca edilirdi halının ortasına;
hayat bizim; saatler bizim.
'o akşam' bizimdi!

Sonrasında yılların,
o kucak dolusu anıların;
ertesinde bitiverirdi çocukluk.

Ta ki,

anılarının yoldaşı
oyunlarının sırdaşı,

unuttuğun bezirgan başı!

karşına çıkana dek...

Sahi?

Kapı hakkı ne verirsin?