27 Haziran 2017 Salı

Çakıl Taşları



Çiçekler dökülür
Yaz saatlerinin güzel balkonlarından
Sakız sardunyaların kırmızısında sevdam

Hep bi terelelli ruhum
Büyümeyecek.
Sorsan 17!
Sanırsın kalbi tanyeri
Ağarmamış ama;
Koptu kopacak kıyamet gibi dünyasında
Henüz açmamış filizlerin buğusu


Kim bilir?

Belki o görünen yelkenlidedir aklım

Ya da şu boyadığım çakıl taşlarım?



13 Mart 2017 Pazartesi

Sandık


Zamanın kokusu alıp götürür insanı,
Manzaraya dalmış ama gördüğü o değilken...
Eski, çok eski zamandan kalma
Nakaratı şöyle böyle, hafızada bir pop şarkısı.
Hani dans bile uydurduğumuz.

Zihnimin derinlerinden ara ara çıkagelen, minik çerçeveler içinde bazı anılarım.
Kah bir kahkaha, kah bir koşuşturma anı.

Müsamerelerde anlamsızca, ama bir o kadar heyecanlı sahneler,
Nabzı şakaklarına vururken insanın...


Bayramlarda yavaş yavaş eksilirken gezilen kapılar
ne denli yorulurduk öncesinde,
tesellimiz toplanan harçlıklarla; yenen tatlılardı çoğu zaman,
Aliye teyze ne kadar dikkat etse de; 
Bu bayram da çok kaçırdı.

Naftalin kokusunda ne gelir insanın aklına
Hele o sandık yok mu?
Yatak odalarının bir köşesine saklanmış duran,

İlk fırsatta gizlice açılacak olan.

Hiç çözemedim o kocaman radyo işini,
Frekansı bir türlü tutturamadık;

Her an biri gelecekmiş gibi
Karıştırdığımız büfe dolaplarından ödülümüz belli: çikolatalar...














7 Ocak 2017 Cumartesi

Kısa Kısa


Hoş bir müzik tınısı mırıldandığımız
Çocuk kahkahası  yükselirken bulutsuz gökyüzüne

Yaprakları henüz sararmış ağaçların altında
Otururken el ele sevdiğinle, duyduğun sessizliktir huzur

Nasıl geçtiği belli olmayan saatlerin gölgesinde kovalanan muhabbetlerdir o.

Bal tadında güneşli günlerin cıvıltısı
Sıcak bir kahvenin buğusunda kar tanelerinin uçuşmasıdır hayatın tadı.





Marmelat


Erimiş tereyağı kokusu, hafif şekerli bir hava.

Fonda Pink Martini.

Biraz sonra veya akşama gelecek misafirler için ne hazırlamalı? Yemek, biraz kahve ya da çay... İnsanları her zaman bir araya getiriyor; ne kadar güzeldir.

En derin uykulardan uyandığımızda kızarmış ekmek kokusunu kim sevmez? Yorgun eve dönüşlerde sıcak çorba, hep davettir huzura.

Ah bu şarkılar,

Kimi zaman nostaljik, kimi zaman çalar ruhunu insanın.

Marmelat tadında aşkım gelir aklıma.
Aşk: hayata, doğaya; mutluluğa.

Beni sevmeye alıştıran güzellikler yüzündendir ruhumun sarhoşluğu.


14 Kasım 2014 Cuma

Tasvir

Mevsim geçiyor... Kış yakın, sonbahar hazırlıkları derken;
Mutfaklarda bir telaş.

Daha kapıya varmadan mis, reçel kokuları alıverir benliğimi,
Ruhum dünkü çocuk.

Bahçelerde akran peşine kah koşup, kah düşerken; hafif ayazdan kurumuştu dirseklerimiz.
Dizlerimizde yaramazlık izlerinden arta kalan,
Arkadaş gülücükleri...

Bizden ağır torbalara topladığımız zaferimizdi, mandalinalar!


Mandalina kokusu, 

Her nedense ilkokul 2'de oluyorum...

Çilek reçeli kokusu... 

Her daim mutlu çocuğum. 
Anneannem hayatta, taşırmadan reçeli karıştırıyor. 



Hiç akla gelir miydi, yemek yaptıktan sonra avuçlarımızda
anne kokusunun gizli olduğu?

Ah..
Güneşin kokusunu anlatmak istesem;

Nasıl olurdu?
Aşk mı? Yeni doğmuş bebek mi?

Kim, nasıl tasvir ederdi?







27 Mayıs 2013 Pazartesi

Kapı Hakkı


Kimi zaman küçük bir tren vagonu götürür anıların derinliğine,
kimi zaman saçları kırışmış, bir gözü bozulmuş bebek...
Ha kapandı, ha açılacak...

Az evvelmiş gibi taze, daha dün gibi acı diz yaraları.

Biraz havası sönmüş plastik topun,
hafif de çizgileri silinmiş;

ama koca dünyayı toplar bir araya... 
Aşağı mahalleden,
yan sokaktan koşar bizimkiler.

''-Anne biraz daha kalayım n'olur?'' yakarışları...
''-Babam geldi, görüşürüz!'' koşuşturmacaları ile geçerdi saatler.

Bazen de olur ya;

Akşam ezanıyla son bulurdu... 

sokaklar tozlu.
sokaklar dingin.




Yaz kokusu havaya uğradı mı, sokağa düşerdik ya hani... 
işte böyle bir akşam ertesi idi,

oyuncak dikiş makinemin pili bittiğinde.

Oyun çoktu bize.
Ha sokakta, ha bahçede;

bazı ev gezmelerinde...

Oyuncak dolu sepet, boca edilirdi halının ortasına;
hayat bizim; saatler bizim.
'o akşam' bizimdi!

Sonrasında yılların,
o kucak dolusu anıların;
ertesinde bitiverirdi çocukluk.

Ta ki,

anılarının yoldaşı
oyunlarının sırdaşı,

unuttuğun bezirgan başı!

karşına çıkana dek...

Sahi?

Kapı hakkı ne verirsin?




29 Kasım 2012 Perşembe

Tebessümler


Nefis bir rüya, her yer ışıl ışıl 

ya da düşüyor birileri yükseklerden

Göz kapaklarımız aralanıyor.

...

Sonra güne hazırlanış.


Tüm bunlar olurken, o arada -ilk- ne zaman gülümsüyoruz?

Bankta oturan ihtiyar bir dilencinin gülümsemesidir çoğu zaman minnet dolu bir bakış;


Bir çocuğun okul çıkışı annesini ya da babasını gördüğü an yüzündeki heyecandır, tebessümü.

Bir sürpriz karşısında, iyi ki varsın demektir aslında bizim gülümsememiz.

...

Gülmek, bir mevzuya bedenimizin ve zihnimizin tepkisi; bir yana dursun, 

gülümsemek içsel, his ve bakışların hayata akışı gibi gelir çoğu zaman.

Gülümsemek yüzle; gözle,

Gülümsemek, ruhumuzla.

Günlük hayatın koşturmacasında, aynaya ne zaman muzip bir gülümseme bıraktık yüzümüzden? Kimsenin görmediği... 

O kadar can sıkılır bazen. Çıkmaz sokaktır bütün yollar, gülümseyin,
Bitmez bazen tüm işler, boğulur insan, gülümseyin
Beklemekten tükenmiştir ömrünüz, gülümseyin

Çünkü gülümsedikçe, hafifler insan. 
Gülümsedikçe sabır;
Gülümsedikçe, beklenen gelir ya da artık ihtiyaç kalmamıştır (!)

Bir bebeğin hayata ilk masum gülücüğü gibi, bekleyelim kendi gülümsemizi her gün;

Olabildiğince erken...


Kaldırılırken kadehler, der ya hani insan:  - şerefe! ; 

İşte öyle bir şey, uyanırken gülümseyin ve deyin ki:  - hayata ! 





Arkadaşınızın güzel bir bakışı olun,

İçindeki gülümseme, sizin yüzünüzden olsun.


Mutlulukla,